Friday, October 04, 2013

Anneler ve kızları

Sinem o gün annesine benzedi.

Sabah kalktı, kocasını geçirdi. Panjurları kaldırdı, camları araladı. Ortalığa atılmış gazeteleri, kitapları, giysileri topladı. Bilgisayar başında bir kase Nesfit yedi. Duş aldı, makyaj yaptı, uzun uzun gardrobunun başında durup ne giyeceğine karar verdi. Saatini, küpelerini, yüzüğünü taktı. Kıyafetine uygun çantasını hazırladı. Düz ayakkabılarını giydi, nasılsa ofiste topukluları vardı. Kapıyı kilitledi, alarmı kurdu. Yolda güneş gözlüğünü evde unuttuğunu farketti. Ofiste haberlere baktı, öğle saatinde oda arkadaşlarıyla yemeğe gitti, kaç gündür üzerinde çalışmakta olduğu raporun o gün için planladığı kadarını olmasa da birkaç paragrafını daha bitirdi. Eve dönüş yoluna çıktığında hava kararmış, serinlemişti bile; balık pazarına uğrayıp lüfer, manava uğrayıp domates, biber, roka, fırından taze ekmek aldı. Diğer işler yapılırken çamaşırların yıkanması gerekiyordu, renklileri ayırıp makineye attı. Üzerini değiştirdi, yüzünü yıkadı, balıkları fırına koydu, domatesleri, biberleri, rokayı yıkayıp doğradı. Bütün ev balık koktu. Bu sırada kocası geldi, camları açarken evde balık yapmanın çıkardığı işlerden yakındı ama lüferleri severek yedi. Sinem sofrayı topladı, bulaşık makinesini boşalttı, bulaşıkları akıtıp içine koydu, fırını temizledi, masayı sildi. Yıkanan t-shirtleri askılara asıp çorapları eşleştirirken televizyondaki tartışma programında konuşulanları dinledi. Kocası uyuklamaktaydı, karısını yanına çağırdı. Sinem de onun yanına uzanıp ona sarıldı, bir an mutlu olduğunu hissedip şükretti, sonra uyuyakaldı. Kolu bacağı ağrıyıp üşüyünce uyandı, kocasını da uyandırıp yerine yatmaya ikna etti. Camları kapattı, panjurları indirdi. Yatmadan önce kitap okuyamayacaktı, hali kalmamıştı. Dişlerini fırçalarken beyaz yüzündeki yorgun ifadeyi tanıdı: 

Annesine benzemişti. 

No comments: