Saturday, February 16, 2008

Ey liberal: Hangi tarafta olduğunu bil!

Biz liberal geçinenler, aslında hangi tarafta olduğumuzu sırf fikirlerimizin değil, ne olduğumuzun, nasıl yaşadığımızın da belirlediğini sonunda anlıyoruz. Aynı mağdur gördüklerimizin bizimle aynı tarafta olup olmadıklarını ne olduklarının, nasıl yaşadıklarının, ne kadar güç kazandıklarının belirlediği gibi.

Bir arkadaşımla LSE'deki "Avrupa Birliği Yolunda Türkiye'de Milliyetçilik" konulu konferansa gittik. Konferansın sonunda izleyicilerin bir kısmı, Kürt milliyetçileri Abdullah Öcalan'a "sayın" diye hitap edince galeyana geldi. Arkadaşım, konferansta, bir akademisyen olarak henüz kendini kanıtlamamış birine söz verilmesini eleştirdi. Toplantının tatsız bitmesinde bunun da etkisi olduğunu düşünüyordu. Arkadaşım elitist, ben de demokrat, yenilikçi, liberalim ya, ona şöyle yazdım:

"Aslında Türkiye şu anda güç dengelerinin bilinçli olarak değiştirildiği bir dönemden geçiyor. Belki basitleştirmiş olacağım, ama elitler - yargı, akademisyenler, eski zenginler (TUSIAD, beyaz Turkler) gittikçe güç kaybediyor, geliri ve eğitim seviyesi daha düşük kesimler (muhafazakar olsun, olmasın) zenginleşiyor, güç ve ses kazanıyor. Ancak AKP'nin güçlenmesinin önemli bir sebebi, o elitlerin şimdiye kadar toplumun diğer kesimlerini tatmin edecek politikalar üretememiş olmalarıdır, gerek sosyal, gerek eğitim, gerek ekonomi açısından. Ya da gerçekten kaliteli insanların ("elitler" içinde bile) hep azınlıkta kalmış olmalarıdır.

Tamam, bu demokrasının kabahati. On beş çocuklu bir ailenin çocukları beni kimin yöneteceğini belirleyecek. Televizyonların, gazetelerin içeriğine onlar karar verecek. Toplum gittikçe banalleşecek. Maalesef demokrasilerde yasama işini akademisyenler değil, halkın seçtiği politikacılar yapıyor. Buna isyan etmenin, o insanları yok saymanın, bir anda değiştirmeye, aydınlatmaya, darbelerle susturmaya çalışmanın bir yarar sağlamayacağı belli oldu. Bizler onların isteklerini, ihtiyaçlarını dikkate almak zorundayız, onların iyiliği için olmasa bile kendi iyiliğimiz için! Gerçi bunu söylemek için biraz geç oldu. Belki de söylememiz gereken - dua edelim de onlar bizim isteklerimizi dikkate alsın!"

Birden anladım ki, ben aslında olduğumu düşündüğüm tarafta değilim, zaten hiç olmamışım, olamam da. Aslında tek derdim, şimdiye kadar işleri düzeltmediğini düşündüğüm politikaların değişmesi. Gayet pragmatiğim yani.

AKP'yi destekleyen liberaller birden gerçeğe aydılar, hayal kırıklığına uğradılar. Hayal kırıklıkları mağdurların iktidara geldiklerinde o kadar mağdur ve sevimli gözükmemesinden mi, yoksa kendilerinin aslında laik elitistlere benzediklerini farketmelerinden mi, bilinmez.

Bizler, onlara bizden farklı düşünme, yaşama hakkının verilmesinin, sorunları çözeceğini düşündük. Yıllardır ülkenin ayaklarına dolanan düğümleri ancak bu çözebilirdi. Ama onların bize kendi düşüncelerini, yaşam tarzlarını dayatma ihtimali, aslında onlar gibi olmadığımızı hatırlamamızı sağladı. Şimdi korkuyoruz, meğer aslında kaybedecek bir şeylerimiz varmış.

No comments: